11 Mayıs 2009 Pazartesi

Ankara Kalesi'nde Bir Gün

Ankara Kalesi birçok kişinin fotoğraf çekmek için yakın olarak tercih ettiği bir yer Ankara'da. Benim için ise fotoğraf çekmekten öte bir hal almaya başladı. Kalenin çocuklarıyla kurduğum bağ, arada bir onları gidip ziyaret etmemi, onlarla oynamamı ve onlara şeker-çikolata gibi ufak tefek hediyeler vermemi sağlıyor. Artık onlar benim için birer fotoğraf kaynağı olmaktan ibaret değil. Kendi hayatlarını yaşayan ve gözlerinin içi gülen, iç dünyasına girdiğinizde de bir o kadar temiz çocuklar. Gerçi hangi çocuk kirli doğar ki?

Geçen haftasonu tekrar gittik Kale'ye. İstanbul'dan Ozan gelmişti. Hem beraber fotoğraf çekmek, hem de muhabbet etmek güzel olacaktı. Biraz sohbet ettik bebelerle. Kaleye çıkınca da elinde topla tek başına oynayan bir çocuk. 3'er penaltı atıştık Yaşar ile ve beni yendi. Ardından Sami ile Sefa kardeşler geldi. Aralarında maç yaptılar, hem izledik, hem sohbet ettik. Ardından da bana poz verdiler.

Aslında birçok kişi Ankara Kalesi'ne fotoğraf çekmeye gidiyor ama o çocukları çoğunu es geçiyor. Tıpatıp İstanbul'da Balat'a gidenler gibi. Aslında onların da bir hayatı, hayal dünyası, oyunları, arkadaşları, aileleri var. Tıpkı bizim gibi, bizim izole sitelerimizde yaşayan çocuklar gibi.

Gelecek haftasonu en azından birkaç saat tekrar uğrarız diye planlıyorum aslında. Gider gitmez "Fotoğrafçı abi, nerede bizim fotoğraflar" diye soracaklarına eminim.

Ayça Hanım da gayet mutlu kaleye çıkmaktan, Ankara'nın başka bir yüzü sanki. Kaleye çıkıp Ankara'nın farklı yüzlerini bir anda görmek, keyiflenmek veya kederlenmek. Dönerken Pirinç Han'a uğrayıp antikalara göz gezdirmek, gramofondan Zeki Müren sesleri duymak. Özellikle de Pirinç Han'ın karşısındaki Arzu Kafe'ye uğrayıp el yapımı gözleme ve mantı yemek. Kesinlikle tavsiye ederim. Fiyatlar da gayet uygun.

Herkese iyi günler, iyi akşamlar efendim.

10 yorum:

Ayca Karaoglan dedi ki...

Bi kaleyi bi de eymir'i seviyorum zaten :) Kale bana İstanbul'un sur içini hatırlatıyor. Ankara gibi değil...

Unknown dedi ki...

35 senedir Ankaralı ol doğ büyü kalesine gitme daha ...
yuh bana :(

DEZ dedi ki...

büvv.. aşkım depreşti.. geçen yıl 25 mayısta AnkarA'ya gitme lüksünü yaşamıştım.. bu yıl seminer için gelcektik kısmet olmadı. inşallah seneye yine giderim.. valla ne yalan söyleyeyim kıskandım!

Serhat dedi ki...

Kesinlikle Ayça, Ankara gibi değil. Ya da tam tersi, gerçek Ankara gibi.

Çok ilginç Funda, kesinlikle uğra, en azından bir kere.

Dez, insanın Ankara'ya nasıl bir aşkı olabilir? Neyse, zevkler tartışılmaz, ben de genelde deniz kenarındaki veya küçük ve sevimli yerlerdeki insanları kıskanıyorum.

Yelda dedi ki...

Çok istememe rağmen bir türlü Ankara'ya yolum dahi düşmedi
Benden beterleride varmış Funda gitmedim diyorya orda olmasına rağmen kaleye bende bir Atatürk çocuğu olarak gidemedim Anıtkabire diye hayıflanıyorum

Fotograflar harika, çocukları sevindirmek kadar güzel birşey yok buna hep inanırım, bu yüzden kutluyorum seni yenilmiş olduğunu söylemek bile :))) büyük bir erdem
Sevgiler

Serhat dedi ki...

Müsait olduğun bir zaman gelirsen hep beraber gideriz, hem anıtkabire hem de kaleye. Çok da güzel olur, misafir ederiz seni.

GeCe dedi ki...

bende görmek isterdim ne güzel fotolar çocuklarla bu kadar samimiyeti bir anda kurabilmeniz bana çok uzak birşey geliyor ama istediğim birşey tabi

Serhat dedi ki...

Samimiyeti aslında bir anda kurmadık. 2 yıldır sürekli ziyarete gitmemiz ve sohbet etmemiz sayesinde oldu diyebilirim.

♥ KNITTING ART dedi ki...

Harika resimler ve bilgiler için teşekkürler.
Kaleye birgün MUTLAKA ben de gideceğim (~_*) Artık sayfanızı izliyorum... Selamlar!

Serhat dedi ki...

Teşekkürler efendim, en kısa zamanda bloglarınıza daha detayşo göz atacağım. Selamlar