Doğup büyüdüğüm şehir diye söylemiyorum bunu. Elinizde fotoğraf makineniz olsun, fazlaca da birşey bilmeyin fotoğrafçılık ve kameranız hakkında. Basın öylesine deklanşöre, güzel fotoğraflar veriyor. Eski tadı kalmamış tamam, ben ayrıldığımdan beri insan profili çok değişmiş amenna ama hala bir cennet misali duruyor orada. Sevgili eşimin hasretine dayanamadığımdan ve arkadaşımızın nişanı için ben de perşembe günü öğleden sonra İstanbul'a doğru yola çıktım. Amaçlarım arasında Büyükada'ya gidip fotoğraf çekmek, Hayyam'a uğrayıp biraz malzeme almak veya bakmak da vardı.
Ayça Hanım ile ada gezilerimiz fotoğraf açısından pek verimli olamıyor nedense. Her gittiğimizde ışık bize inat fotoğraf vermeyecek şekilde yansıyor, biz de arkamıza baka baka geri dönüyoruz. İşte bu geziden ufak tefek birşeyler çıkarmaya çalıştık. Bu kısır fotoğraf gezisine rağmen adanın ayrı bir yeri vardır içimde, eşime daha fazla tutulduğum günü hatırlatır. Balıktan anladığını fark ettiğimde havalara uçmuştum :)
Vapurlar artık Kabataş'tan kalkıyormuş sadece avrupa yakasında. İlk şaşkınlığım bununla başladı zaten. Vapura binip boğazın serin rüzgarını yemeyi özlemişiz. Hasta olmadığımıza dua etmemiz lazım.
Uzun uzun neler yaptığımızı anlatmak yerine daha çok fotoğraflara yer vermek isterim. Kısaca özetleyecek olursak klasik olarak dondurma yemece, kedi sevmece, biraz tepelere tırmanmaca, fotoğraf çekmeye çalışmaca, adanın ne kadar değiştiğini söyleyip eleştirmece ve geri dönmece. Dönerken de her zamanki gibi rüzgar yiyip üşümece :) Günün özeti bundan ibaret.
Bu aralar düğün hikayesi ile ve benim diğer işlerimle fazlaca vakit harcamaktayız. Bu yüzden fotoğrafla ilgili yazılar az oldu. Daha sık görüşmek dileğiyle, herkese iyi haftalar.
Dip not: İnsanlarımızın hiçbir şeye tahammülü kalmamış. Vapurun peşinde gelen martılardan bile rahatsız olup onlara yiyecek atanlara kızıyorlar. Taa Hindistan'dan ülkemi ziyarete gelmiş ve eliyle martıları besleyen adama bile tabiri caizse çemkiriyorlar. Neymiş efendim üstlerine pisliyormuş. Bu martılar size şov yapmak için gelmiyorlar ki peşinizden, 3 kuruşluk simit derdinde hayvancağızlar. Aslında martılar tam da bu insancıkların üzerlerine yaparken yakalamışım (havada hem de :p) ama burada yayınlamayayım.
Vapurlar artık Kabataş'tan kalkıyormuş sadece avrupa yakasında. İlk şaşkınlığım bununla başladı zaten. Vapura binip boğazın serin rüzgarını yemeyi özlemişiz. Hasta olmadığımıza dua etmemiz lazım.
Uzun uzun neler yaptığımızı anlatmak yerine daha çok fotoğraflara yer vermek isterim. Kısaca özetleyecek olursak klasik olarak dondurma yemece, kedi sevmece, biraz tepelere tırmanmaca, fotoğraf çekmeye çalışmaca, adanın ne kadar değiştiğini söyleyip eleştirmece ve geri dönmece. Dönerken de her zamanki gibi rüzgar yiyip üşümece :) Günün özeti bundan ibaret.
Bu aralar düğün hikayesi ile ve benim diğer işlerimle fazlaca vakit harcamaktayız. Bu yüzden fotoğrafla ilgili yazılar az oldu. Daha sık görüşmek dileğiyle, herkese iyi haftalar.
Dip not: İnsanlarımızın hiçbir şeye tahammülü kalmamış. Vapurun peşinde gelen martılardan bile rahatsız olup onlara yiyecek atanlara kızıyorlar. Taa Hindistan'dan ülkemi ziyarete gelmiş ve eliyle martıları besleyen adama bile tabiri caizse çemkiriyorlar. Neymiş efendim üstlerine pisliyormuş. Bu martılar size şov yapmak için gelmiyorlar ki peşinizden, 3 kuruşluk simit derdinde hayvancağızlar. Aslında martılar tam da bu insancıkların üzerlerine yaparken yakalamışım (havada hem de :p) ama burada yayınlamayayım.
3 yorum:
hoşgeldinizzz daha çok resim daha çok resim
çok güzeller demeden gecmeyim
Cumartesi günü gelmişsiniz ne kadar üzüldüm
Ayça'yada yazdım Cuma günü esti Atladım Antalya'ya gittim. Kısacık ta olsa iyi geldi hava değişikliği
Ayça'yı tanımaktan çok mutlu oldum
İnşallah birdahaki gelişinizde tanışırız sizinlede
Fotoğraflar harika Ellerine sağlık
Işığın bol olsun
Sevgiler
Hoşbulduk GeCe. Daha çok fotoğraf, daha az laf diyorsun yani :)
Artık başka sefere Yelda ne yapalım. İyi yapmışsın, Antalya'ya gitmek bizi görmekten daha iyi gelmiştir :)
Yorum Gönder