24 Ağustos 2012 Cuma

Ansel Adams (20.02.1902 - 22.04.1984)

Yüksek kontrastlı ve keskinlik içeren peyzaj/doğa fotoğraflarıyla tanınan usta fotoğrafçı kendinden önce gelenlerin aksine sert ışığı kullanarak çalışmış ve Amerika milli parklarını görüntülemiştir. Her ne kadar ölçülerinden ötürü taşıma ve kurulum zorluğu, ayriyeten yüksek maliyetler içerse de büyük format fotoğraf makinelerini yüksek çözünürlük sağlamasından dolayı tercih etti.

1916 yılında Yosemite Milli Parkı'nı ziyaret etmesiyle başlar aslında her şey. Adams, vadiyi ilk gördüğü anın ihtişamından, her mucizeyi bir başka mucizenin takip ettiğinden ve her yerde ışık olduğundan bahseder. Onun için yeni bir çağın başlangıcıdır bu. Babasının ona verdiği Kodak Brownie Box ile heyecanla fotoğraflar çeker ve bir sene sonra daha iyi bir kamera ve tripod ile geri döner Yosemite'ye. 1927 yılında da 18 fotoğraftan oluşan ilk portfolyosunu sunar (Parmelian Prints of the High Sierras).

Onlarca fotoğraf kitabı, teknik kitapları, ödülleri ayrıca Harvard ve Yale Üniversitelerinden Doktor ünvanı vardır. 
Türkiye'de çok fazla yayını ile karşılaşmadım açıkçası. Bazı fotoğraflarına internetten ulaşmak mümkün, kendi web sayfasında da örnekler bulabilme şansınız var.

***

Ansel Adams fotoğraf çekimini bir sisteme bağlayarak "zone sistemi" geliştiren kişidir. Kısaca bahsetmek gerekirse zone sistem ışığı ve tonları inceleyerek sonucun nasıl olacağını kavrayıp ona göre pozlama yapmak anlamına gelmektedir. Günümüz fotoğrafçılığı için size çok gereksiz gelebilir belki ancak bundan 70 yıl önce negatif film üzerine görüntülerin alınıp karanlık odada yine kimyasal işlemlerle karta basıldığını düşünürsek fotoğrafçılıkta çığır açtığını hiç çekinmeden söyleyebiliriz.

Aktif olduğu dönemlerde belgesel fotoğrafçılık, foto röportaj, sosyal fotoğrafçılık gibi kavramlar ön plana çıkarken eleştiriler almasına karşılık o yine de en iyi bildiği işi yani doğa fotoğrafçılığını tercih etmiştir.

Station arabasının üzerine bir fotoğraf makinesi monte ederek dolaşmış, bu hem ona taşıma kolaylığı hem de daha yüksekten görüntüler elde etmesi konusunda yardımcı olmuştur. Bir kaynak bulamamış olsam da katırla fotoğraf makinelerini taşıyıp dağ tepe dolaştığı da anlatılanlar arasında.

Renkli filmle çok az çalışması bulunan fotoğrafçının neden siyah-beyazdan vazgeçmediği hakkında bir takım rivayetler vardır. Birincisi siyah-beyaz fotoğrafın ruhu daha iyi yansıttığı, fotoğrafçının daha iyi dikkat kesilebildiğini düşündüğü ile ilgilidir. İkincisi ise fotoğrafın çekim ve baskı anındaki tüm kontrolün kendisinde olmasını isteyen usta, renkli fotoğrafta aynı ustalığa erişemediği için tercih etmemiştir.

Adams'ın ölmeden önce renkli fotoğrafta da ustalaşmayı, renkleri kontrol ve manipüle edebilmeyi dilediğini belirten bir itirafta bulunduğu söylenir.

* F/64 isimli grubun içinde yer almıştır.
* Sık sık koyu kırmızı filtre kullanmıştır.
* Korona View Camera ile çektiği fotoğraflarla ilk sergisini açmıştır.
* Son dönemlerinde tercih ettiği makine Hasselblad marka olmuştur.
 * 1950'lerde polaroid marka kameralarla çalışmış (yaklaşık 20 yıl boyunca) ve hatta 1978 tarihli "Polaroid Land Photography" adı altında da bir kitabı bulunmaktadır.

Fotoğraflardan yukarıdan aşağıya:
1- Ansel Adams Büyük Kanyon'da kamerasını hazırlarken (1950)
2- Yosemite Vadisi (1945)
3- Snake Nehri (1942)
4- Jeffrey Pine (1940)

2 Ağustos 2012 Perşembe

Hocam Sen Çok Yanlış Anlamışsın

Benzer konular hakkında daha önce de yazmıştım sanırım. Gerek twitterda gerekse facebookta sık sık eleştirdiğim noktalardan birisi aslında bu.

Üstad fotoğrafçı arkadaş (genelde de bilmem kim photography diye geçinir kendileri) ekipman gerekliliği hakkında nidalar atar. Ucuz-eski ekipmanı olanları da "hehe" diyerek eleştirmeye çalışır. Takip ediyorsanız bilirsiniz, kısa zaman önce Nikon D800 modelini piyasaya sürdü ve Canon da 5D Mark III serisini. Bu kameraları bir an önce gidip almak gereklidir onlara göre (İkisinin de sadece gövde fiyatları 9000 TL civarı). Tabii ki bunlara göre en uygun lensleri set halinde alıp küçük bir servet ödemeniz lazımdır. Hatta stüdyolar kurmalı, onun için de bir miktar para bayılmalı, daha iyi fotoğraf çekmelisinizdir dir dir.

İşim gereği yurtdışında yapılan fotoğraf işlerine de göz atıyorum, hatta çoğu zaman kamera arkası görüntülerini de izlerim. Aynı yarım saat içerisinde neredeyse bir apartman dairesi parasına kurulmuş stüdyo seti (bunu yapan bizim memleketin insanı, paylaşan da ekipman gerekliliğini savunan arkadaşlardan birisiydi) ile çok mütevazi bir stüdyoda (bu da ünlü bir rus fotoğraçı abimizden) yapılmış iki işi ve onların kamera arkasını izleme şansım oldu. Tek başıma izlemiş olsaydım değerlendirmemin öznel olacağını düşünebilirdim ancak beş-altı fotoğrafçı arkadaşım daha benimle beraber izledi. Sonuç mu? Aradaki farkı kelimeler anlatamaz (İspatlamak için linkleri vermek isterdim ama sorun yaşamak istemem, en iyisi vimeo veya youtube gibi sitelerde aratın, kendi gözlerinizle görün).

Ara Güler'in bir sözü gelir aklıma hep bunlar polemik konusu olduğu zaman: "Ben Singer dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim!"

Dünyanın en iyi steteskopunu size versek en iyi hekim olabilir misiniz? Yahut en hızlı motorsikletle iyi bir yarışçı? Paha biçilemeyen tablolarını yaparken Picasso çok özel fırçalar mı kullandı? Aynı fırçayı verseler peki bana ressam olabilir miyim?

Bir zaman önce Düğün Hikayesi için ofise gelen müşteri doğrudan "Hangi ekipmanları kullanıyorsunuz?" diye sordu. Ayça Hanım pek hoşlanmaz para, ekipman ve sair konulardan konuşmaktan. O sadece yapacağı çekime ve işin güzelliğine odaklanmaya çalışır. Ben de orada olduğum için cevap verme şansım doğdu. Sadece şunu sordum, "Hangi ekipmanları kullanmamızı istersiniz?" Öyle ya, madem konu hakkında çok bilgin var, öner sen bana. Ben de ona göre elimdekilerden birisini seçeyim değil mi? Sadece kekeledi. Google bilgileri ve birkaç fotoğrafçı (kendilerine göre photographer) arkadaşın saçmalığından ibaretti olay.


Konuyu özetlemek gerekirse elbette ki daha iyi ekipmanlara sahip olmayı hepimiz istiyoruz. Özellikle biz fotoğrafçılar bunu bir miktar da gereklilikten dolayı yapmak zorunda kalıyoruz. Siz boşuna üzülmeyin, daha iyi kamera daha iyi çekecek diye bir kaide yoktur. Fotoğrafı ekipman çekmez, insan çeker.

Yani, "Hocam sen bu fotoğrafçılık işini gerçekten çok yanlış anlamışsın!"



Yukarıdaki fotoğraf da Ansel Adams'a (1902-1984) ait. Gelmiş geçmiş en iyi fotoğrafçılardan (özellikle peyzaj konusunda) kabul edilen bu ustanın önündeki kamera bugünün teknolojisinden ne kadar uzakta hepimiz farkındayız. Peki sonuçlar? Madem başladık, bir sonraki yazımızda bu usta fotoğrafçıdan bahsedelim.